İlk toplu sözleşme sürecini geride bıraktık. Memur-Sen olarak, toplu sözleşme masasında çalışanların bir sorununu daha çözelim, bir kazanım daha sağlayalım gayretinde iken çalışanların haklarını aramaktan uzak sözde sendikacıların sendikal alanı nasıl kirletmeye kalkıştıklarını hayretle izledik.
Bu alanı kirletmeyi meslek edinenler, toplu sözleşme masasını toplu görüşme masasına çevirmeye çalıştılar. Yaptıkları açıklamalar da bunu açıkça ortaya koymaktadır. Utanmadan, arlanmadan toplu sözleşme masasının anlamsız olduğunu, gereksiz olduğunu söylemektedirler. Öyleyse şunu sormazlar mı: ‘Neden toplu sözleşme masasında oturmak için can attınız, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu toplantısına neden katıldınız. Katılmanız için sizi zorlayan mı oldu, şakağınıza silah dayayan mı vardı. İradeniz yok muydu?’ Bunu sorarken irade sorunlarının olduğunu bilerek soruyorum. Ama onların bunu bilerek yaptıklarını da biliyorum.
Toplu sözleşme masasında eğitim hizmet kolu sorunlarının görüşüldüğü sırada hiçbir katkı sunmayan ve uysal bir şekilde masada bir süre oturup bizi dinledikten sonra toplantı salonundan çıkan ve eğitim hizmet kolu talepleri görüşüldükten sonra toplantı salonuna dönen, basına yansıyan haberler üzerine bir saate yakın dışarıda dolaşmasına rağmen ben 7 dakika dışarı çıktım diyen ve hayatında hiç yalan söylemediğini iddia eden bir Genel Başkana itibar edilir mi. Sendikamızı kast ederek, ‘siz zaten masada beş kişi idiniz, gerekenleri söylüyordunuz’ diyerek orada kendisinin katkısına ihtiyaç duyulmadığını kabullenmişken, web sayfalarında yazdıklarını görünce, sendikacılığı ne kadar kirletme gayretinde olduklarını görmemek elde değildir. “Yalan söylediğimi ispat edin istifa edeceğim” diyen ama gerçekler belgelerle ortaya konulunca inkârında ısrar edenlerin ne kadar güvenilir sendikacı olduğu ve bu haliyle kamu görevlilerinin sendikal mücadelesine ne kadar katkı sunabileceği izaha muhtaçtır.
Toplu sözleşme sürecinde onurlu ve cesur mücadelemizin malum sendikalarca hayretler içinde izlendiğini biliyoruz. Memurun hakları noktasında CHP’nin dahi yapamadığı muhalefeti Memur-Sen yapmıştır. Muhalefet boşluğunu da doldurmuştur. KESK’in ve Kamu Sen’in tahayyül bile edemediği sendikacılığı yapmıştır. İşçi sendikaları yüzde 3+3’e razı olurken, Memur-Sen yüzde 4+4’e hayır demiştir. Başkalarının iman ettiği icazetçi ve vesayetçi sendikacılığa hayır demiştir. Toplu sözleşme sürecinde hem hükümete hem hükümete muhalefet etmeyi beceremediği için bizleri diline dolayan ana muhalefete hem de memurların haklarını korumaktan gayri her türlü emeli olan sözde sendikalara karşı üç cephede birden mücadele vermiştir.
19 Nisan’dan itibaren toplu sözleşme öncesi başlattığımız eylemlilik süreci 25 Nisan, 27 Nisan ve 15 Mayıs kitlesel eylemler, 23 Mayıs “ek ödeme ve zam yoksa iş de, imza da yok” eylemlerimiz şüphesiz ki sadece hükümeti değil, malum sendikaları da rahatsız etmiştir. Memur sendikacılığında iş bırakma eylemi, sendikacılık tarihinde ilk defa büyük yankı uyandırmıştır. Kamu-Sen’in cılız eylemlerinin, Memur-Sen’in yaptığı eylemlerin onda biri kadar etki yapmadığı açıktır. MHP iktidarı döneminde baş kaldırıp başlarını aldıranlar kendi tecrübelerinden dolayı Memur-Sen’in teslimiyetçi davranacağını ve ne teklif gelirse imza atacağını sandılar. Memur-Sen imza atmayınca beklentileri boşa çıkanlar bu kez manipülasyona yöneldiler.
Toplu sözleşme masasında izleyici iken, 4/C’lilerle ilgili önemli bir karar çıkınca sayfalarında “Toplu sözleşme görüşmelerinin 7. oturumunda toplu sözleşme görüşmelerinde ısrarla üzerinde durduğumuz 4/C’li personele müjde geldi” haberini yapanlara, “Masada Olumlu Haberler de Var” manşetlerini atarak emek hırsızlığı yapanlara denilecek başka bir şey yok.
Diğer yandan toplu sözleşme sürecinde masanın hakkını en iyi şekilde bizler veriyorken, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in öğretmenlerin mağduriyetini görmemesi ve Başbakanı’nın öğretmenlerle ilgili yanlış brife edilmesi sonucu Başbakan’ın bütün öğretmenleri derinden yaralayan demeci sürecin en önemli olumsuzluklarından biri oldu. Memur-Sen, toplu sözleşme masasında sadece Kamu İşveren Heyeti ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu ile değil, KESK ve Kamu-Sen ile de mücadele etmek zorunda kalmıştır. Sendikalardan birinin Genel Başkanı KCK davasından ceza aldığı için suskunluğu bundan mı bilinmez ama bilinen gerçek toplu sözleşme görüşmeleri boyunca uysallığı ile Kamu İşveren Heyeti’nde bulunanlarca övülen, diğeri ise kameraları görünceye kadar suskun, ne istediği belli olmayan bir sendika başkanı. İşte biz bunlarla mücadele ettik, ediyoruz.
Değerli üyelerimiz şunu çok iyi bilirler ki, bizler seferden sorumluyuz, zaferden değil. Toplu sözleşme masasının da, alanların da hakkını veren bizleriz. Eğitim-Bir-Sen olarak, ilk defa hükümet ile toplu sözleşme masasına oturduk. Yılların biriken sorunlarını çözmek üzere oturduk, 2001 yılında beri biriken sorunların çözümü için. Oysa yıllarca yetkili olup hiçbir sonuç alamayan sendikaların bıraktıkları sorunlardı bunlar. Önce Eğitim-Sen, sonra Türk Eğitim-Sen’in yetkili olduğu yıllarda bıraktıkları sorunlardı. Bugün bunların 16’sını çözdük. Önemli bir kısmı da çözülmek üzere Danışma Kurulu’na sevk edilmiştir. Bu sorunların hepsi neden bu yıl çözülmedi demek en büyük insafsızlık olur. Bu sorunları çözecek olan yine biziz. Bugün cazgırlık yapanların kendi geçmişlerine bakmaları yeterli olacaktır. O dönemde verilen zam oranlarına baksınlar. Oysa biz toplu sözleşme masasında da, hakem kurulunda da mücadelemizi verdik. Toplu sözleşme masasını terk ettik, alanlara indik. Eylemse, eylem dedik. Bir sendikanın yapması gereken her şeyi yaptık. Kısacası biz sorumluluklarımızın gereğini yaptık. Diğer sendikaların kirli propagandalarına rağmen sendikacılığın alasını yaptık. Yaptığımız mücadeleden sadece hükümet değil, malum sendikalar da rahatsız oldu.
Kamu İşveren Heyeti’nin kararlarını protesto etmek için iş bıraktık. Eğittiğimiz öğrencilere ‘bizi bağışlayın, hiçbir zaman sizi bırakmak istemeyiz. Biz size nitelikli bir eğitim vermek istiyoruz. Bunun için de öncelikle bizim onurlu bir yaşam standardını yakalamamız gerekir’ dedik. Ama bizi anlayan, onurlu bir yaşam standardına ulaşmamızı isteyen bir bakanımız yok. Başbakan’a öğretmenler hakkında yanlış bilgi verenler var. Öğretmen olmadan sadece akıllı tahtayla, bilgisayarlarla nitelikli bir eğitim verileceğini düşünen bir bakan. 666 sayılı KHK ile en büyük mağduriyeti yaşayan, haksızlığa uğrayan bizlerin özlük ve sosyal haklarımızın iyileştirilmesi için hiçbir girişimi olmayan, bunca emeğimize rağmen 15 saat çalıştığımızı ve 3 ay tatil yaptığımızı düşünen, öğretmenleri soruşturmalarla susturmaya çalışan, toplu sözleşme sürecinde ise öğretmenler için hiçbir destek arayışında olmayan bir bakan. Kısacası bizi anlamayan, anladığı şekilde Başbakanı brife eden bir Bakan’a ve öğretmenin mağduriyetinin giderilmesi için hiçbir somut adım atmayan bir hükümeteydi tepkimiz.
Bizler bugüne kadar onurluca bir mücadele verdik, vermeye de devam edeceğiz. Derin devlete karşı mücadelemiz oldu; öğretmenler odasına gönderilen derin yapıların talimatı ve malum sendika eliyle üyelerimize gönderilen tehdit mektuplarına rağmen. Bugün yine aynı talimat ve aynı ellerle kirli bir propaganda yapılıyor. Toplumun en aydın kesimi bu kirli propagandalara itibar etmeyeceği gibi, bu alanı daha fazla kirletenlere prim vermeyecektir.
Malum sendikaların üyelerinin; bu sendikaların, emek mücadelesini yozlaştırmalarına, sendikal mücadele alanını kirletmelerine, kendi basit ve ucuz çıkarlarını memurların haklı mücadelesinin önüne koymalarına ve mağduriyetlerinin üzerinden çıkar hesapları yapmaları ahlaksızca bir durumdur.
Eğitim-Bir-Sen olarak ek ödeme mağduriyeti giderilene ve sorunlarımız çözülene kadar mücadelemiz devam edecektir. Kimse rol çalmasın ve elini ovuşturmasın.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
Zorluklar dayanışmayla aşılır, sorunlar örgütlenerek çözülür
Kazanımlarımızın niteliği
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Zirvede olmak, mücadelede kararlı, istikrarlı olmaktır
Anayasa Mahkemesi’ne niçin gittiler
Eğitim yönetiminin öncelikli gündemi eğitimcilerin sorunlarını çözmek olmalıdır
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ