Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Kırşehir Şube Başkanı Oktay CEBECİ yeni eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. CEBECİ açıklamasında şunları kaydetti:
“2016-2017 eğitim-öğretim yılı, tüm öğrenciler için yeni bir heyecan, veliler için beklenti ve kaygı, eğitim çalışanları içinse bazı sıkıntı ve belirsizliklerle başlayacak.
Yeni eğitim-öğretim yılına sıkıntılı bir atmosferde girdiğimiz aşikârdır. 15 Temmuz’da, asıl amacı işgal, kullandığı yöntem darbe olan kalkışmada bu sıkıntıları en ağır biçimde yaşadık.Yeni eğitim-öğretim yılına, darbe sonrası çalkantılı bir ortamda girmenin sıkıntıları yaşanmaktadır. Kurulduğu günden beri milli iradenin, zengin, çeşitli ve çoğulcu bilginin, temel insan hak ve özgürlüklerinin yanında; zulmün, haksızlıkların, vesayetçilerin karşısında konum alışı ve duruşuyla eğitim meselesini dava edinen sendikal hareketimiz, başta eğitim çalışanlarının her türlü özlük hakları ve çalışma şartları olmak üzere, eğitimle ilgili herkesin ve kesimin sorunlarına çözüm aramayı, çözüm bulmayı amaç edinmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncelikle yapması gereken en önemli işlerin başında, eğitim sistemini demokratikleştirmek, eğitim çalışanlarının sorunlarını çözüme kavuşturmak ve bu suretle tüm eğitim çalışanlarının eğitimdeki nitelikle ilgili değişme ve gelişmelere etkin katılımını ve desteğini sağlamak gelmektedir.
Bu nedenle, Bakanlığın sistem içindeki ve dışındaki insan kaynaklarını iyi yönetmesi gerekmektedir. Yüz bini aşkın öğretmen ihtiyacı varken, yüz binlerce atama bekleyen öğretmen adayının varlığı, insan kaynaklarının yerli yerinde kullanılmıyor olması önemli bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına yeniden dönmek tecrübeyi hiçe saymaktır
Geçmişte 70 bin civarında sözleşmeli öğretmen istihdam edilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının bizzat kendisinin doğurduğu olumsuzluklar tecrübeyle sabit iken, şimdi 668 sayılı KHK ile getirilen düzenleme daha büyük sakıncalara neden olacaktır.
İstihdamda sıkıntı yaşanan yerlerde teşvik sistemi uygulanmalıdır
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Bugün bu bölgede bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir.
Milli Eğitim Şûrası’nda alınan kararları görmezden gelmek şûrayı değersizleştirmektir
2010 yılında yapılan 18. Milli Eğitim Şûrası’nda sendikamızın teklifleri doğrultusunda yeni eğitim sistemine geçiş, Milli Güvenlik Dersi’nin kaldırılması, Kur’an-ı Kerim, Siyer ve Temel Dini Bilgiler derslerinin müfredata girmesi gibi önemli kararlar alınmış ve kısa sürede yapılan düzenlemelerle hayata geçirilmişti. 19. Milli Eğitim Şûrası’nda ise;
-Alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması,
-İlkokul 1, 2. ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması,
-Ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi,
-Değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi,
-Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi,
-Öğretmenlere 4 yıla bir yıpranma payı verilmesi,
-Osmanlı Türkçesinin Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğerler liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması,
-Ortaokullarda 5, 6 ve 7. sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması gibi önemli kararlar alınmıştır.
Söz konusu kararlar başta olmak üzere, şûrada alınan bütün kararlar bir an evvel hayata geçirilmelidir.
Yeni müfredat yeni Türkiye’nin yapı taşı olmalıdır
4+4+4 eğitim sistemiyle arzulanan sonuçların elde edilebilmesi, insanımızın sahip olduğu ahlaki ve toplumsal değerlerin, müfredatın yeniden belirlenmesi noktasında öncelikle göz önüne alınması, temel belirleyici etken olmasıyla mümkündür. Çünkü değerler; düşünme ve zihni muhakemede birer araç olarak kullanılmak, kişilerin dikkatini istenen, yararlı ve önemli görülen kültür nesneleri üzerinde odaklaştırmak, ideal düşünme ve davranma yollarını göstermek gibi fonksiyonları icra etmektedir.
Öğretmen ihtiyacı acilen giderilmeli, “atama bekleyen öğretmen” sözü tarih olmalıdır
Bir ülkede eğitim fakültelerinden mezun olup, atama bekleyen 300 binin üzerinde öğretmen adayı ve o ülkenin eğitim kurumlarında 100 binden fazla öğretmen ihtiyacı varsa, bu, bir çarpıklığın olduğunu göstermektedir. Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmelidir.
Takviye kurslarının niteliği artırılmalıdır.
Eğitimde belli bir kaliteyi yakalayıncaya kadar birer okul dışı destek hizmeti sunan yardımcı kurumların oluşturulması eğitimde oluşan boşluğu gidermek için bir gerekliliktir. Bu kapsamda dershanelerin ortadan kaldırılmasının yolu, takviye kurslarının niteliğinin artırılarak ders dışı destek hizmeti sunucuları olarak dönüştürülmeleri, ortaöğretim ve yükseköğretime girişte sunulacak rehberlik servislerini de kapsayacak şekilde içeriğinin çeşitlendirilmesi, okulda verilen eğitimle yakın bağlantı içinde yürütülmesi sağlanarak dershanelere olan talebin takviye kursları ekseninde okula yönlendirilmesi hedeflenmelidir.
Yönetici görevlendirme süreci yeniden ele alınmalıdır
Bakanlığın eğitim kurumlarının yönetimi konusunda konuya uzun vadeli bakan bir politika ve strateji geliştirmesi gerekmektedir. Yönetici görevlendirme sürecinde belirsiz ve kestirilemez bir politika izlenmesi; 6287 sayılı Kanun’la yöneticilik görev süresinin 4 yılla sınırlandırılmış olması; ek ders usul ve esaslarının yöneticilere münhasır mali haklarının günümüz eğitim kurumu yöneticiliği görevlendirme süreci ve sorumluluklarına uyarlanamaması ile nöbet ücreti gibi yönetici olamayanlara tanınan ilave imkânların denginin yöneticilere yansıtılamaması sonucu kurum içi ücret dengesinin bozulması; öğretmenlik branşındaki normlarının saklı tutulmaması nedeniyle görev süresi sona eren yöneticilerin norm kadro fazlası öğretmen konumuna düşecek olmaları gibi sebepler dikkate alındığında, mevcut durumda yönetici görevlendirme sürecinde aday ve nitelikli/tecrübeli sıkıntısı yaşanması kuvvetle muhtemeldir.
Öğretmenliğin itibarı korunmalı, öğretmene karşı şiddet cezalandırılmalıdır
Öğretmenlerimiz, çocuklarımız ve gençlerimiz için ‘iyi insanın’, ‘güzel ahlakın’ canlı fotoğrafı olmak durumundadır. Sadece öğreten değil, değerleri yaşayan ve yaşatan bir kimlik olarak öğrencilerinin karşısına çıkmalıdır. Öğrencisi, insan olmanın değerini öncelikle öğretmenlerimiz üzerinden yaşamalıdır. Adil olmayı, işinin hakkını vermeyi, iş ahlakını, hakça paylaşmayı, birlikte yaşamayı ve huzuru birlikte oluşturmayı, sınıfta ve okulda öğretmenimizden görmelidir. Böylesi bir öğretmen profili için öncelikle öğretmenimizin toplumdaki saygınlığının ve itibarının, bu hedef doğrultusunda oluşması ve korunması gerekiyor. Öğretmenlerimizin mali, sosyal ve özlük hakları, çalışma şartları bu itibar ve saygıyı oluşturacak biçimde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir.
Eğitim ortamlarında tek cinsiyetli ve karma olmak üzere farklı uygulama biçimleri hayata geçirilmelidir
Tüm gelişmiş ülkelerde sorgulanan ve bilimsel araştırma sonuçlarıyla da yüzyılın pedagojik yanlışı olarak nitelendirilen karma eğitim mecburiyetine son verilmelidir. Pedagojik unsurun, insan hakları hukuku bağlamında karma eğitimin iki boyutunun olduğu görülmektedir. Birincisi, ebeveynin, çocuğunun eğitimini belirleme/seçme hakkı; ikincisi, çocuğun kendisini ilgilendiren her konuda görüş açıklama hakkıdır. Bu itibarla ebeveynlere ve çocuklara tek cinsiyetli eğitim görme konusunda sınıf ya da eğitim kurumu bazında seçim hakkı tanıyacak bir sistem hukukun gereğidir. Toplumun beklenti ve taleplerine cevap verecek şekilde kız, erkek ve karma olmak üzere farklı uygulama biçimlerinin hayata geçirilmesi için düzenleme yapılmalıdır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının eğitim çalışanlarına, milletimize hayırlar getirmesini; özgür millet, bağımsız devlet düsturuyla geleceğimizin inşasında en büyük payı hakkıyla icra etmesini diliyoruz.”